17 Nisan 2014 Perşembe

Gabriel García Márquez

3 yorum:

O burada, gülümsüyor. Çünkü o lise yıllarımda okuduğum en iyi kitabı yazdı, en iyi kurguyu yarattı. Aşkın en donuk tonundan en terli noktasına kadar hissettirdi. Şimdi aşağı ineceğim ve elime bir kitabını alacağım. Sadece üç kitabını okudum; Yüzyıllık Yalnızlık, Aşk ve Öbür Cinler, Kırmızı Pazartesi. Üç kitap bir yazarı, bir insanı tanımaya yeter mi bilmiyorum ama onu sevmiştim. Belki biraz babama benzettiğim için belki karakterlerini sevdiğimden bilmiyorum ama öyle işte. Labirentteki General'i, Benim Hüzünlü Orospularım'ı okuyamadan gitti. Şu an zihnim bunu inkar ediyor galiba. Hala kitaplarını okuyabileceksem sağ olman gerekmez miydi?

16 Nisan 2014 Çarşamba

Haunter - Hayaletli Ev

4 yorum:

Fark ettiniz mi bilmiyorum ama son bir iki aydır vizyonda pek korku filmi yoktu. Hayaletli Ev'in çıkacağını öğrenir öğrenmez sinemada korku filmi izleyecek olmanın verdiği heyecanla gideyim dedim. Sonuç tam bir hayal kırıklığı oldu. Aslında konusu klasiğin biraz dışında, kendine has gelmişti. 16 yaşındaki Lisa yıllar önce öldürülmüştür ancak durumun farkında olmayan ailesiyle beraber aynı günü defalarca yaşadığı bir eve hapsolmuştur. Onu bu eve hapseden insan yıllar önce aynı evde bir sürü kızı öldüren ve öldükten sonra evin kötü ruhu olan Edgar isimli birisidir. Lisa'nın amacı ise hem ailesini uyandırıp bu yerden kurtulmak hem de şu an o evde yaşayan kıza ve ailesine yardım etmektir. Film genel olarak buydu, sinemalar.com'dan yorumlara bakıp gittim ben, çok iyi bir şey bekliyordum haliyle. Klişelerle dolu, havada kalmış bir film çıktı karşıma. Kapı çarpması, karanlığa dalma gibi sahneler dışında gerilim veren hiçbir yani yok. Edgar denen kişi neden kızları öldürüyor öğrenemiyoruz üstelik tüm ruhlar nasıl birdenbire uyanıyor o da cevapsız. Normalde spoiler dolu yorumlar yazmam ama bunda yazıyorum ki gitmeyin, izlemeyin değmez gerçekten. IMDb puanının 5.9 olduğunu görseydim ben de gitmezdim. Kısacası, mekanı kısıtlamak amaçlı tek bir ev de geçen bir film yapmışlar içine kimin hayalet olup olmadığını anlamamızı engelleyen ruhlar koymuşlar arada birileri çığlık atıyor ya da fısıldıyor, hepsi bu. Korku filmi diye piyasaya sürülmüş vasat bir yapım. Hayaletli Ev ile vakit kaybetmeyin, çok daha güzellerini izleyebilirsiniz

13 Nisan 2014 Pazar

Let The Right One In - Gir Kanıma

Hiç yorum yok:

Let The Right One In izlemekte geç kaldığım filmlerden. Geç olsun da güç olmasın diyerek dün gece izledim. Vampir filmi gözüyle bakılmaması gereken, iki çocuğun arasındaki ilişkiye odaklı bir filmdi. Vampir olan Eli ve sorunlu bir çocuk olan Oscar'ın İsveç'teki banliyölerden birinde tanışmasını konu alıyor. Korkak bir yapım var ve açıkçası filmi açarken korktum, gece gece uykumu kaçırmaz inşallah diyerek başladım. :D Ama hafif bir gerilim var, gerisi dram - psikolojik ağırlıklı. Bu yüzden daha rahat geçti film benim için. İzlerken hiç sıkılmadım mı evet sıkıldım, belki dramı hissettirmek adına biraz daha arka fon müziği koyabilirlerdi çünkü çok sessiz bir filmdi. Gerçi sessizliği İsveç'in karlı havasıyla bütünleşmiş, ayrı bir hava katmış. Yani diyeceğim o ki çok farklı duygular uyandırıyor, bitince net bir şekilde şu şöyleydi bu böyleydi diyemedim ben. Yalnız sonunda kafamda bir sürü soru işareti oluştu. Eli Oscar'ı gerçekten sevdi mi yoksa uzun süredir yaşayan bir varlık olmanın etkisiyle onu da kullanabileceği bir araç olarak mı gördü, kız nasıl vampir oldu, Oscar'ın anne babası neden ayrı gibi bir sürü şey aklıma takıldı. Zaten kitaptan uyarlamaymış alıp okumak istiyorum en kısa zamanda.

Bu sahne, filmde en etkilendiğim yerdi sanırım.


Çıktığı dönem baya ses getiren bir yapım olmuştu Let The Right One In. Benim gibi hala izlememiş olanlarınız varsa boş zamanınızda sakin kafayla izlemeniz tavsiyemdir. İzleyenler ne düşüyor peki beğendiniz mi filmi?


8 Nisan 2014 Salı

#BoğulanKız

2 yorum:

Game of Thrones 4. Sezon 1. Bölüm

4 yorum:

Game of Thrones nihayet yeni sezonunu başlattı. İlk bölümden büyük bir beklentim yoktu zaten o ortamı yeniden görecek olmak insana yetiyor. Geçen sezonun başlangıcı gibi yaptılar, nerede ne oluyor görelim diye genel bir bölüm olmuş, güzel de olmuş. Sansa abisinin ölümünün şokunda,  Tyrion ne yapacağını bilmez bir halde dolanıyor, Daenerys ejderhalarıyla beraber ilerleyişte, Jon Snow kargaların arasına geri döndü gibi gibi gibi. İzleyenler için soruyorum, Arya biraz kendini aşmadı mı bu bölümde, iğnesine kavuştu ama tehlikeli bir yönde gidiyor sanki. Bran'le Theon'u göremedik onların ne yaptığını merak ediyorum.
 İçimden bir ses bu sezonun en iyi sezon olacağını söylüyor, ileriye dair önemli spoilerlar bilen birisi olarak diyorum aslında bunu. Pazartesi gününe anlam katan dizimiz geri döndü. Bu sezon kadınlar daha bir ön planda sanki ve bu güzel bir şey. Son olarak "All men must die but we are not men." diyorum, önümüzdeki pazartesi hızlıca gelsin yeni bölüm çıksın. :)

3 Nisan 2014 Perşembe

Okuyorum: Boğulan Kız

6 yorum:
Küçük kütüphaneme yeni eklenen Boğulan Kız'a dün vapur beklerken başladım. İlk sayfasından itibaren kitap kendi tarzını belli ediyor, blogumu takip edenler gotik tarzda şeyleri çok sevdiğimi bilirler. Boğulan Kız'ın sadece 20 sayfasını okumuş olmalıyım ama şimdiden çok beğeneceğimi düşünüyorum. Siz bu aralar neler okuyor, neler yapıyorsunuz?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...