26 Temmuz 2015 Pazar

Uyumsuz Serisi İncelemesi & Yandaş Kitap Yorumu

1 yorum:

Herkese merhaba, bu yazımda Uyumsuz Serisi'ni ve geçtiğimiz günlerde okuduğum Yandaş'ı inceleyeceğim. Bildiğiniz üzere seri özellikle filmlerin çıkmasından sonra dünya çapında fenomen haline geldi. Distopya türünde olan Uyumsuz, gelecekte yaşanan savaşlardan sonra, insanların düzene uyum sağlayabilmesi için bölündükleri beş topluluğu konu alıyor. Bu topluluklara Fedakarlık, Dürüstlük, Bilgelik, Cesurluk ve Dostluk isimlerini vermişler. Doğduğunuz toplulukta yaşamak zorunda değilsiniz ama "Kandan Önce Topluluk" kuralı olduğundan eğer ailenizden ayrılıp farklı bir topluluğa geçerseniz, tüm yaşamınızı geçtiğiniz topluluğa adayacak şekilde yeniden düzenlemeniz gerekiyor. 

Yazının bu kısmında topluluklar  ve genel durum hakkında bilgi verip sonra görüşlerime geçeyim diyordum ama sanırım öyle yaparsam gereksiz uzatmış olacağım. O yüzden direkt görüşlerime geçiyorum. 
Uyumsuz Serisi'nin seveni çok farkındayım ama maalesef ben onlardan birisi olamadım. İlk kitabı beğenmiştim, konu ilgimi çekmişti, kolay okunuyordu, temposu yüksekti vs. Hatta yorumum mevcut, Uyumsuz hakkında ne düşünmüşüm bakmak isterseniz buradan bakabilirsiniz. Tabi bu yazım iki sene öncesinden kalma olduğu için Uyumsuz'u şimdi okusam aynı şekilde beğenir miydim bilmiyorum. :3 

Seriyi neden sevmediğimi birkaç cümleyle özetleyecek olursam, ilk olarak konunun çok havada kaldığını söyleyebilirim. Özellikle Yandaş'ta öğrendiklerimden sonra her şey o kadar saçma geldi ki yazara dönüp "Ee madem böyle yapacaktınbunu yazmaktaki amacın neydi?" diyesim geldi. Uyumsuz süper bir kitap değildi ama üstüne bir şeyler koyulursa çok iyi bir sona sahip olabilirdi. Bence Veronica Roth Kuralsız'dan sonra ne yapacağını şaşırmış ve öylesine bir kitap yazmış, Sona da okuyucuya şok etkisi yaratacak olaylar koyarak esas konunun girdiği kördüğümü kapatmaya çalışmış ama olmamış! -_- Bu arada kitaplardan tek tek bahsetmeme gerek yokmuş blogumda Kuralsız yorumum da varmış zaten eheheh. Serinin ikinci kitabı Kuralsız hakkında ne düşünmüşüm bakmak isterseniz buraya TIK TIK.



Kuralsız yorumumda kitabı Uyumsuz kadar beğenmediğimi, konunun havada kaldığını söylemişim. Yani Uyumsuz Serisi ikinci kitabından itibaren konu olarak bana yeterli gelmemeye başlamış. Kitapta çok büyük siyasi oyunlar dönüyor, önemli gelişmeler oluyor ama yazar bunu sanki üç beş kişi toplanmış, dandik bir örgüt kurup dünyayı kurtarmaya çalışıyorlarmış gibi anlatmış. Yahu bu insanların kalanı nerede? Madem bu kadar farklı bir yaşantı yaratıyorsun büyüklük kavramına dikkat et biraz. Bu dediklerim hem Kuralsız hem de Yandaş için geçerli.-_-

 Yandaş Uyumsuz Serisi'nin en kötü kitabıydı. Kuralsız'a kadar kurulan dünya Yandaş ile yerle bir olmuş, yazar resmen kendi emeğini yok etmiş. Biraz daha açıklamam gerekirse Uyumsuz ile bildiğimiz o topluluklar, olaylar vs zaten yeterince farklıyken sanırım Roth bunlarla yetinememiş ve tüm bunları kapsayan daha farklı bir şey yaratmaya girişmiş. Ne yazık ki bu girişimi başarısız olmuş. -_- Başarısızlığını fark etmiş olacak ki Yandaş'ın sonuna okuyucunun beklemediği üzücü hadiseler eklemiş. Sürpriz final yaparım yarattığım evreni gölgede bırakırım düşüncesiyle mi yapmış yoksa en başından beri finali böyle mi yapmayı planlıyormuş bilmiyorum. Ama gerçekten olmamış, oturmamış.


Biraz da karakterlere bakmak lazım, bir kitabın evrenini beğenmemiş olsam bile karakterlere ısındıysam eğer bunu gözardı edebiliyorum. Uyumsuz Serisi'nde karakterler arası ilişkiler konunun gölgesinde kalmıştı. İlk iki kitabı hatırlamıyorum ama Yandaş'tan örnek vermem gerekirse, Tris ve Tobias sürekli bir şeylerle uğraşıyor sonra 20 - 30 sayfada bir en son ne zaman öpüştüğünü unutmuştu cümlesinin ardından gelen öpüşmeyle sevgili olduklarını anımsatıp olay döngüsünde kaybolmaya devam ediyorlar. Uyumsuz'da olaylar bu kadar ön planda olmadığı için karakterler daha "yaşıyor" hissi veriyordu. Sonraki kitaplarsa koşuşturmacanın etrafında kaybolan diyaloglar dışında karakterleri ön plana almamış, bi' tek Yandaş'ın sonu için belki tam tersini söyleyebilirim. Ama o da oturmayan bir şeylerin üstüne ekleme yapmak gibi olmuş işte. 

Uyumsuz Serisi hakkında daha fazla bir şey söyleyesim yok. İlk kitabı sevmiştim, cesurlukta olanlar bana Açlık Oyunlarını anımsatmıştı. En azından aksiyonu hissettiren iyi bir temposu vardı. İkinci kitap Kuralsız bu tempodan yoksundu ve üstüne bir anda okuyucunun kafasını kurcalayan bilgiler verilmişti & verilmeye çalışmıştı. Yandaş zaten serinin hazin sonu, üvey evladı. Sonuç olarak Uyumsuz Serisi'ni beğenmedim. Ama yazının başında belirttiğim gibi seveni, beğeneni çok. O yüzden şans vermek istiyorsanız verin, belki siz de beğenirsiniz. Yine de çok bir şey beklemeyin derim. 

24 Temmuz 2015 Cuma

Okuyorum: İşgalci - Melissa Landers

2 yorum:

Yabancı'nın devam kitabı olan İşgalci Cara'nın L'eihr Gezegeni'nde geçirdiği günleri ve etrafında gelişen olayları anlatıyor. Tabii bu esnada Aelyx'in Dünya'daki yaşamını da okuyoruz ama bana kalırsa Cara'nın bulunduğu yer daha ilgi çekici. ^.^ Kitabın başları çok hareketli olmasa da komikti açıkçası güldüğüm bir sürü diyalog oldu. Şimdi yarısını geçtim ve olaylar hareketlenmeye başladı. Sonunda neler olacak görmek için sabırsızlanıyorum. :3

19 Temmuz 2015 Pazar

Kitap İncelemesi: Demir yıl (Magisterium #1) / Cassandra Clare & Holly Black

6 yorum:


Büyücülük okullarıyla alakalı kitaplar okumayı mı özlediniz? Harry Potter bittikten sonra zönk diye kalıp onu anımsatan kitaplar mı aradınız? O halde Magisterium tam size göre. :3 Ehehe girişim biraz kitabı satmak istiyormuşum gibi oldu ama neyse. Hazır yazının başındayken belirtmek isterim ki incelemesini yazdığım bu kitap ağır derece büyücülük içermektedir. *-* Demir Yıl Cass ve Holly birleşimi atom bombası niteliğinde bir fantastik olmuş. Gerçekten öyle. Hani konusu çok orjinal diyemem, zaten kitap için HP özentisi diyen bir sürü kişi var ve haksız sayılmazlar. Magisterium serisinin birinci kitabı olan Demir Yıl biraz klasik bir hikayeye sahip. Büyücüler arası çıkan savaşta annesini kaybeden Call babası tarafından büyüden uzak bir şekilde büyütülüyor. Zamanı geldiğinde Magisterium sınavlarına girecek, babası ona büyücüleri ve okulu çok korkunç bir şeymiş gibi anlattığı için sınavda bilerek başarısız olmaya çalışıyor ama nasıl oluyorsa Call'u okula alıyorlar. Başlangıcı böyle, işte devamında da klasik üçlü arkadaş grubuyla yapılanlar, maceralar, mini savaşlar, açığa çıkan sırlar bidi bidi vs. Konu olarak olağan dışı bir özelliği yok ama fantastik öğelerle dolu detaylar yetiyor. 




Bakınız internette dolaşırken böyle bir görsel buldum. :3 Karakterleri betimlemişler çok şeker olmuş bence, kafamdakiyle örtüşüyor.

Cassandra'nın Cehennem Makineleri ve Ölümcül Oyuncaklar Serileri'ni okuduğum için kurgulama şekli hakkında az çok fikrim var. Holly Black'inse sadece Lanet İşleyiciler Serisi'nden Beyaz Kedi'yi okudum ama Spiderwick'i izlemiştim. :D Kitabı okurken nelerin hangi yazardan geldiğini hissetmek güzel oldu. Holly'nin fantastik yaratıkları elementaller ve Cass'in olay kurgusunu görerek okumak ekstra keyif vericiydi. Yani belki de Demir Yıl'ı hiç tanımadığım bir yazar yazmış olsa bu kadar beğenmezdim. Başlarken daha bi' olumlu baktım, hafiften sıkıldığım yerlerde neyse bu kitap Cass & Holly karışımı kötü bir şey çıkamaz diyerek ilerledim. Öyle de oldu zaten sonundan memnun kaldım. :3 Demir Yıl'ın hikayesine pasta keki diyecek olursak gelişen olaylar ve şirin detaylar ile ortaya rengarenk süper bir pasta çıktığını söyleyebilirim. :D (Henüz öğlen yemeği yemedim mode on :3 ) 


Magisterium için büyücülük okulu dedim ama temeli elementler üzerine kurulu. Bilinen dört elemente ek olarak Kaos var ve kaos büyücülüğü oldukça nadir bulunan bir şey. *-* Eğitim alırken dört element üstünde çalışıyorlar ama kaos yeteneği görülmediği sürece onun üstünde durulmuyor. 

Bu arada aklıma gelmişken kitabı açtığımda ilk dikkatimi çeken şey puntonun büyüklüğü oldu, bana çok büyük geldi. Kağıt kalitesi de kötüydü. Tek tek sayfa çevirmek için uğraşmanız gerekiyor falan. Ve buna rağmen etiket fiyatı 26 lira o_O Minicik kitap, kalitesiz kağıt ve üstüne bu fiyat baya pahalı olmuş. Umarım devam kitapları da böyle olmaz.

Demir Yıl fantastik sevenlerin beğenerek okuyacağını düşündüğüm bir kitap. Bi' de üstüne benim gibi yatılı okullarda geçen kitap fetişiniz varsa alın okuyun derim. :D Cass & Holly birlikteliğinden çıkan bir kitaptan bahsediyoruz kaçırmamak gerekir. İkinci kitabını şimdiden merak ediyorum umarım en kısa zamanda onu da elimize alma imkanımız olur. ^-^



Çekiliş Sonucu

1 yorum:
Selamlar, çekiliş bitmiş fark etmemişim kusura bakmayın. :D Kazanan arkadaşlar bana facebook adresimden veya berfinknt@gmail.com'dan iletişim bilgilerini gönderirlerse sevinirim. İyi bayramlar, iyi günler ^-^


17 Temmuz 2015 Cuma

Bu Aralar Neler Okudum & İzledim

6 yorum:
Herkese merhaba! Uzun zamandır blogla ilgilenemedim, tatile gittim geldim işte onun hazırlığı bi' de tatilde geçirdiğim zaman falan derken baya olmuş yazmayalı. :3 Yazamadığım süreçte okuduklarım ve izlediklerim nelermiş, bir özet yazısı paylaşmak istiyorum. Bu arada çekilişimin bitmesine son iki gün kaldı katılmadıysanız mutlaka katılın. *-* 

Haziran sonuna doğru bende bir anime izleme isteği başladı ki anlatamam. Daha önce de bir iki anime izledim ama japonca çok kaba geldi, karakterlerin konuşurken verdiği bağırmalı tepkileri kaldıramadığım için bıraktım izlemeyi. :D Sonradan işte ne olduysa aşırı heveslendim ve Sword Art Online ile animelere geri dönüş yaptım. :3 


SAO'nun konusundan kısaca bahsedecek olursam, sanal dünyaya hapsolan ve kurtulmak için bulundukları oyunu tamamlamaları gereken oyuncuları konu alıyor. Kirito ve Asuna baş karakterlerimiz. Konusunu öğrenir öğrenmez hemen izlemeliyim diye başladığım anime beni sonradan hayal kırıklığına uğrattı. 13. bölümden sonrasında yavaş yavaş sıkılmaya başladım hatta 7 bölüm kala hepsini izlemektense son iki bölümünü izledim öyle bitirdim, bir şey kaybettiğimi sanmıyorum. :D Muhtemelen anime severlerin çoğu SAO'yu izlemiştir ya da biliyordur ama benim gibi animeler hakkında pek bilgi sahibi olmayan biriyseniz SAO yerine farklı alternatifler bakmanızı tavsiye ederim. ^.^


SAO ile yaşadığım hayal kırıklığından sonra anime sevdamı katlayacak bir yenisine başladım; Shingeki No Kyojin! *.* Devlerin insan ırkını yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığı bir dünyadayız. İnsanlar devlerden korunmak için inşa ettikleri surların arkasında minik bir bölgede yaşıyor. Devlerin saldırısından zarar gören ana karakter Eren'in askerlere katılması ve akabinde gelişen olaylar animenin konusunu oluşturuyor. Tatile gittiğim için henüz bitiremedim ama izlediğim kadarıyla çok  güzel bir yapım olduğunu söyleyebilirim. Yalnız yeni sezonu yıllardır çıkmamış. 2016'da geleceği söyleniyor, kesin midir bilmiyorum. 


Okuduklarıma geçecek olursak, tatildeyken okumak için yanıma Yandaş, Demir Yıl ve İşgalci'yi almıştım. Yandaş ve Demir Yıl'ı okudum. Demir Yıl beklediğim güzellikle büyü dolu bir kitaptı,  anlayacağınız Cass ve Holly birleşiminden süper bir şey ortaya çıkmış. Yandaş için maalesef aynı şeyi söyleyemeyeceğim. :( Sonunu beğenmedim, genel olarak seriyi beğenmedim. Demir Yıl ve Yandaş & Uyumsuz Serisi hakkında yorum yazıları gireceğim o yüzden çok detaylandırmıyorum. İyi ki önce Yandaş'ı okumuşum, üstüne Demir Yıl moralimi düzeltti heheheh. :3 Bu arada İşgalci'ye başladım, güzel gidiyor beğeneceğimi düşünüyorum. 

Haziran sonundan günümüze kadar olan zamanımı böyle geçirdim. Bunların dışında instagrama çok giriyorum, facebookta oyunlar oynuyorum falan. :D Bir de oynayabileceğim iyi bir online oyun arıyorum önerilere açığım. Son olarak, bugün bayramın ilk günüydü az biraz harçlık aldım (ehehe hala harçlıklık yaşı geçmedim :P ) onunla kitap alayım diyorum. Umarım herksin bayramı umduğundan daha güzel geçmiştir ve daha güzel geçmeye devam eder, iyi akşamlar ! :)

5 Temmuz 2015 Pazar

Kitap Yorumlarına Yapılan Yorumlarla İlgili

Hiç yorum yok:

Selamlar, ne zamandır bloga bu konuda kısa bir not düşeyim diyordum ama unutmuşum. Konu nedir diyecek olursanız, kitap yorumlarına yapılan yorumlar. Örnek vermem gerekirse Mekanik Prenses kitap yorumuna birkaç ay önce birisi ağır spoilerlı bir yorum atmıştı başkası da senin yüzünden her şeyi öğrendim vs. yazmış altına, bunun üstüne iki yorumu da kaldırmıştım. Aslında kaldırmama gerek yoktu sonuçta burası kitaplar hakkında sohbet etmek istediğim bir yer ve okuduğunuz bir kitabın yorumunun altına yazarken elbette spoiler içeren şeyler de koyuyorsunuz ister istemez. Aynı kitabı okuduğum kişilerle yorumdan sohbet etmek güzel oluyor, böyle böyle sizinle ortak zevkleri olan yeni insanlarla tanışma fırsatı yakalıyorsunuz. Ben yazının şu kısmı spoilerlı olacak diye belirtiyorum ama başkalarının yorumlarına karışmaya hakkım yok .:ı O yüzden lütfen kitabı okumadıysanız yazıya gelen yorumlara bakmamaya özen gösteriniz çünkü aynı durumu ben de yaşadım, o zamandan beri de okumadığım bir kitabın incelemelerine bile pek bakmıyorum. :3 Ağır spoiler koyan arkadaşlar da yorumlarının başına spoiler içerir yazsalar güzel olur aslında, ama o kişinin tercihine kalmış.

Çekiliş Hakkında Duyuru

Hiç yorum yok:

Merhabalar, çekiliş tarihlerini ayarlarken tatilde olacağımı hesaba katmayı unutmuşum, son katılım için 15'i demiştim ama o tarihte  burayla ilgilenemiyor olacağım için çekilişi uzatmaya karar verdim. Son katılım tarihi 19 temmuz pazar günü olacak haberiniz olsun. :3 Bu arada çekilişin tek şartı blogumu takip etmeniz, diğer seçenekler ekstra hak veriyor. Hepsini yapmasanız bile katılmış oluyorsunuz yani merak etmeyin. :)  Herkese bol kitaplı günler! 


4 Temmuz 2015 Cumartesi

Kitap Yorumu: On Küçük Nefes - K. A. Tucker

2 yorum:

On Küçük Nefes'i dün gece bitirdim. Goodreads yorumumda kitap hakkında uzunca bir yazı yazmak istediğimden bahsetmiştim, becerebilirsem detaylı bir yorum yapmak istiyorum yani. Yazının bir kısmı spoiler içerecek oraya gelince belirteceğim.  Kitap hakkında bilgisi olmayanlar için öncelikle tanıtım yazısını paylaşayım. ^^

Arka Kapak Yazısı: Sadece nefes al Kacey. On küçük nefes. İçinde Tut. Hisset. Sev.
Dört sene önce sarhoş bir sürücünün neden olduğu trafik kazasında annesiyle babasını, erkek arkadaşını ve en yakın kız arkadaşını kaybeden Kacey Cleary'nin hayatı yerle bir olmuştu. Hâlâ kazadan sonra arabanın içinde sıkıştığı anı ve annesinin son kez aldığı nefesi hatırlayan Kacey, geçmişini geride bırakmak istiyordu. İki otobüs bileti alan Kacey ve on beş yaşındaki kız kardeşi Livie, hayatlarına yeniden başlamak üzere Michigan'dan kaçıp, Miami'ye gelmişlerdi. İlk başlarda, geçim sıkıntısı çektikleri hâlde, Kacey endişeli değildi. Her şeyin üstesinden gelebileceğini düşünüyordu. Tek istisna, 1D dairesindeki gizemli komşularıydı.
Alev alev yanan mavi gözleri, derin gamzeleri ve kusursuz bedeniyle Trent Emerson, iyi çocuk ve kötü adam arasındaki karşı koyulmaz çizgiyi temsil ediyordu. Trajik geçmişinden sonra katı bir mizaç geliştiren Kacey, herkesi kendinden uzak tutmaya kararlı olsa da ikisi arasındaki karşılıklı çekime dayanmak çok güçtü. Trent ise Kacey'nin herkese kapattığı kalbine girmek için her şeyi yapabilirdi... Her ikisinin dünyasını paramparça edecek müthiş bir sırrı açıklaması gerekse bile.

Tanıtım yazısından anlaşılacağı üzere On Küçük Nefes en sevdiği insanları kaybettikten sonra hayatına devam etmeye çalışan iki kız kardeşin hikayesini anlatıyor. Tabii olaylar esas kızımız Kacey'nin üstüne kurulu. Kaza anını bir türlü unutamayan Kacey neşeli ve hayat dolu biriyken 180 derece değişime uğruyor. Kacey'in kaza anında yaşadıklarını okurken kendinizi bir an için bile onun yerine koymayı deneyince bu değişimin sebebini çok iyi anlıyorsunuz. Tucker detayları o kadar gerçekçi vermiş ki aynı şeylerin başıma geldiğini düşünmek bile bünyemde küçük çaplı bir deprem yaratmaya yetti. o.O Neyse ki Livie var, Kacey'nin yeni hali ne kadar sert ve tersse Livie de o kadar cana yakın ve mantıklı biri.

On Küçük Nefes'i okumaya başladığımda bir daraltı hissettim. Yani kitap gidiyordu ama eksik olan şeyler vardı. Sanki mekan yeterince iyi oturtulmamıştı. Olayların geçtiği yerler arasında bağlantı kurmakta zorlandım. Örnek vermem gerekirse bir sahne oturma odasında geçerken orayı bir apartmana ya da bir caddeye oturtamıyordunuz sanki sadece o oda vardı ve boşlukta sallanıyor gibiydi. İlk 150 sayfa falan hep böyle hissettim sonra karakterlere ısınınca mekanı çok önemsemedim. Karakterlerden bahsetmem gerekirse Kacey resmen kanlı canlı karşımda duruyor gibiydi. Erkeksi tavırlarının getirdiği sert esprileri, geçmişe dönünce hissettiği panik, öfke, ihtiyaç duyduğu sevgi, etrafında tek tük kalan sevdiklerini kaybetme korkusu... Baş karakter gerçekten çok iyi kurgulanmış. Diğer karakterler de aynı şekilde. Sadece Trent ilk başlarda çok yapmacık gelmişti ama sonlara doğru taşlar yerine oturunca onun da sağlam bir zemini olduğunu fark ediyorsunuz. Karakterlerin iletişimi, dostluklar ve arkadaşlıklar On Küçük Nefes'in en sevdiğim yanlarından biri. Belki biraz toz pembelerdi ama kitapta zaten ağır bir trajedi var. Hatta kurulan dostluklar sayesinde dramın ağırlığı dengelenmiş, kitabın havası yumuşamış. 

Peki kitap tatmin ediyor mu? Bu biraz ne beklediğinize bağlı. Ama kitabın atmosferine kendinizi bırakırsanız bitirdiğinizde memnun kalırsınız iye düşünüyorum. Farklı beklentilerle başladığımız kitaplar umduğumuz gibi çıkmayınca üzülüyoruz ya, On Küçük Nefes'i okurken de aynı durumun söz konusu olmaması için kitabın sizi yönlendirmesine izin vermeniz gerekiyor. Tabii beklentiyi çok yüksek tutmadan başlasanız daha iyi olur. Ben öyle yaptığım için son elli sayfa kala hayal kırıklığına uğramıştım. Sonra ilerledikçe ve kitabın asıl anlatmak istediği noktaya gelince düşen beklentimi hiç beklemediğim bir şekilde yükselirken buldum. Sırf yaşattığı bu gelgitler için bile kitaba bir şans verilebilir, şimdi düşündüm de sürekli yükselip alçalan kitapları okumak keyifli oluyormuş. ^. ^ 


Yazımın buradan sonrası orta derecede spoilerlı olacak. kitabı okumadıysanız da devam edebilirsiniz ama yok ben hiçbir şey bilmeden kitabı okuyacağım diyorsanız bu kısmı okumanızı tavsiye etmem. ^^

Kitabın kilit karakteri Kacey olabilir ama benim için Trent de çok önemliydi. On Küçük Nefes kaybetmek, pişmanlık, empati ve hayata devam ederken gerekli olan umuda tutunabilmeyi anlatan bir kitaptı. Trent ilk çıktığına yapmacık ötesi olduğunu düşünmüştüm. Aslında orada karakterin kendine biçtiği karakteri okurken ve yavaş yavaş kabuğu kırılırken altından çıkan pişmanlığı, affettirme çabası içindeki birinin gelgitlerini gördükçe ne kadar sağlam bir köke bağlı olduğunu anladım. Trent'in çaresizliği özellikle son dilimde net bir şekilde hissediliyor hatta okuyucuyu bile aynı duygu sarıyor. On Küçük Nefes'in pişmanlığı da Trent'ti umudu da. Kacey'nin hayatına devam etmesi için o umuda ihtiyacı vardı ama bunun için empati kurması gerekiyordu. Kaybettiklerinin acısı hala içindeyken o empatiyi kurmasının zorluğu belli tabii, orada olaylar kısırdöngü halini alıyor. Sonra affetmek ortaya çıkıyor, on küçük nefese tutunmak ve sevmek, olanları serbest bırakmak. Ve tüm bunlar size son elli sayfada veriliyor. Ne diyeyim sana Tucker nasıl bir kalemdir bu. *-*  

On Küçük Nefes belki de benim beklediğimi bulamama rağmen beğendiğim ilk kitap oldu. Misafir umduğunu değil bulduğunu yer atasözü bu kitabı okurken yaşadığımı özetliyor diyebilirim. :3  Umduğumdan  daha farklı ama belki de çok daha iyi bir finalle On Küçük Nefes'i kapattım. Başlarken ki daralma hissinin yerini tatlı bir umudun alması bile benim için güzel bir şey. ^^ Sanırım hikaye bu kitapla bitmiyormuş, devamı varmış. Biraz gidip onları araştırayım bari, herkese iyi geceler! 



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...